top of page

Sefertası Hareketi Nedir?

Yazarın fotoğrafı: Hale Acun AydınHale Acun Aydın

Güncelleme tarihi: 27 Ara 2018

Bilge, yani beginner_minimalist 'i tanımıyorsanız yazıdan sonra hesabına baktığınızda çok seveceğinize eminim. Her gün harika müzikler eşliğinde sefertasını hazırlayan, haftaiçi her gün işe suyu, kahvesi, yemekleri ile giden bu minimalist dostun yeri benim için ayrı. Neden derseniz şu minik anıyı anlatayım: Ocak ayında hamileyken bronşit olduğumu hatırlayanlar olacaktır. Bilge bunu öğrendiğinde henüz bir merhabamız var yokken bana İzmir'den öksürüğüme iyi gelir diye siyah turp yolladı, ben yeni lohusayken mesajlarıyla beni hiç yalnız bırakmadı. Ben de kendisinden merakla takip ettiğim #sefertasihareketi ni anlatmasını rica ettim. Kırmadı. İşte bugün Bilge'nin öyküsü: 





Herkese Merhaba;    Ben Instagram'da , "beginner_minimalist" hesabının sahibi Bilge., Uzun yıllardır, inşaat sektöründe ,geniş bir bölgede ,seyahatleri olan tipik "saha satış" işinde çalışmaktayım. Günün 10 saati sokaklardayım da diyebiliriz. Bu iş temposuna ek olarak evliyim ve 34 aylık bir evladım var.  1982 doğumluyum, annem babam öğretmen ve lise hayatıma kadar Balıkesir'in Gönen ilçesinin köylerinde büyüdüm. "Memur çocuğu" olarak "tasarruf" , "elindekini değerlendirme", "ay başı" kavramları yaşamımızın bir parçası oldu. Memur çocukları için aileden bir şey isterken ,"ay başında, paramız yeterse" diye cümleye başlamak bir kalıptır ve bence anlamını da bilirdik. Kıyafetlerimiz bayramlarda yenilenir, onun dışında konu komşu akrabanın küçülenleri yeterliydi.    Üniversite için şehir dışına gittim. Kısa bir yurt dönemi sonrası 2 kız arkadaşımla eve çıktım ve kendi evimizi çekip çevirmeye başladık.Kira, elektrik ,su faturaları ile erkenden tanıştık. Hatta bu dönem gümüş takılar satan bir dükkanda 2 yıla yakın çalışarak iş hayatı ve kendi paranı kazanma deneyimini de yaşadım.  Fakat ne olduysa ilk ve havalı işime girince oldu, çünkü artık benim de kredi kartım olmuştu. Maaş hesabımın yanında bir hediye gibi gelmişti. "Stil", "imaj", "cool" kavramları kredi kartımdan önce mi , sonra mı konuya dahil oldu o kısmı bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa o da;  o tuttuğum sadece bir kart olamazdı!. Çok havalı ve stil sahibi olacağım, özgürce gezip tozup ,yiyip içebileceğim bir dünyanın anahtarı gibiydi. Ellerimde kartım vardı, parlıyordum ve kesin fonda Beyonce Crazy Love çalıyordu. Tam o esnada ben AVM'lerde, catwalk yürüyordum... Sonra şarkı sustu, ekstreler geldi, spotlar artık beni göstermiyordu. Bu "sihirli anahtar" kısa sürede maaşımı, hayallerimi yutan bir karadeliğe dönüştü. Artık sadece; "asgari tutarı öde, maaşın bitsin, tekrar kartla harca" sarmalına girmiştim. Bir noktada isyan edip kredi çekip, bankaya faizle borçlanıp -ama asla kartı kırıp atmayıp- tüm borcu kapattığım bir başka dönemler de oldu. Tabi ki bitmeyen reklam bombardımanı içinde limiti tam kartla, kendimi yine AVM'lerde  catwalk yürürken buldum. Bu kez hem kart borcum, hem kredi borcum vardı. O günlerden bu günlere evlilik ve çocuk eklendi, birde dolar gibi hızla artan bir borç dağı ile geldim. 10 Saati sokaklarda geçen ve wc, yeme içme faaliyetleri için yine AVM'leri tercih ettiğim işimin de bu borca olan katkısını unutmayalım.



Sonra bir gün (Tam olarak 11 Ekim 2017) öğle saati, yemek yiyeceğim yere giderken, bir bujiterinin önünden geçerken içeri giriverdim. 1 TL'lik yüzükler, bileklikler ,3 TL'ye küpeler vardı, En güzellerinden küpe ve yüzükler seçtim, param olmadığından kasada tabii ki kredi kartımı uzattım. Çıktım, nefis hissediyorum ve yemek yemeye cafeye gidiyorum ve bu kez fonda Prety Women çalıyordu.Tam oturdum, bankadan kalan limitim mesaj olarak geldi. 80 TL. Ayın ortası ve benim 80 liram kalmıştı. Ee daha yemek yiyecektim en az 20 TL, şirketin verdiği 400 TL'lik yemek kartı ile zaten eve alışveriş yapıyordum, o da boştu. Peki bu ay sonu yine nasıl gelecekti? Ek hesaplar, ek kart limit talepleri ilk aklıma gelen çözümlerdi. O an garip bir farkediş halinin içinde, bazı kararlar aldım ve kendimi kontrol etmek için bu hesabı açtım. Çünkü harcadığım her kuruşu tıpkı yemeklerini koyan hesaplar gibi bende koyacaktım. Profil resmim, cüzdanından sinek uçan kendi "Bitmoji" karakterimdi ve  hesabımın ilk adı "Yetersiz bakiye" idi.  İlk kararım; market, yeme, içme harici para harcamamak oldu. Her şey böyle başladı. Hepsi ve hatta almaya devam edişlerim zaten hesabımda hala duruyor. Ama sanırım hesabın bir sonraki gelişimi , günlük ve aylık giderimin büyük bir kısmının yemek ve kahve gibi gerekli sandığım ama aslında keyfi olan harcamaların oluşturduğunu anlamam oldu. Çünkü güzel bir envanter çıkardım ve tüm kartlarda ana harcama kalemleri ,market hariç yemek ,kahve ve kıyafet olarak orda apaçık duruyordu. Bu kalemleri çözmeden ASLA kredi kartı borçlarımı kapatamazdım. Mesela malum kahve zincirine her gün uğruyordum ve bu mebla yıllık 2.500 TL civarındaydı. Hemen 1 aylık kahve masrafım kadar bir tutara, araştırıp iyi bir termos edindim. Artık kahvemi yanımda taşıyordum ve 2.500 TL kar etmiştim bile. O anki hislerimi "Başarmış" kelimesi ile tanımlayabilirim. O zaman dans dedim ve yemek için de benzer bir çözüm geliştirmem gerekiyordu . #sefertasihareketi de böyle başladı. Emzirme dönemi işe döndüğümde, bebeğimin sütlerini sağıp eve taşıdığım, ısı yalıtımlı mini çanta artık benim yemeklerimi taşıyordu. Ve maddi olarak asıl fark bu noktada başladı. Sadece maddi fark da değil üstelik, bu yolda bana katılanlar oldu. Birbirimize güç verdik, herkes yoğun hayatlarının içinde, hazırlık gerektiren Sefertası hareketine bir şekilde dahil oldu, ya da istedi ya da izledi ve gaza geldi. Üşendiğimde kalkıp Sefertası yapmam için itici güç oldu, ortak dertlere sahip bir grup insan gerçekten de birbirinin itici gücüydü.        Bu süreçte hesap sayesinde buralarda ve Dünyanın birçok farklı noktasında ,bizi kendimize düşman eden ekonomik sistemle, sürekli bombardıman altında kaldığımız dev reklam sektörü ile dertleri olan,  insanların varlığını da fark ettim. Mesela Türk İşi Minimalizm :) Üstelik bu Al-at düzeninin saçmalığı konusunda hemfikirdik. Sadece tanımını bulamamıştım ve bir gün halaluyaa ! Kafamın içinde dönüp duran fikirlerin kavram hali orda duruyordu ; "Minimalizm" . Hesap adım da acemisi olduğum ama bana yepyeni uyanışlar , heyecanlar yaşatan bu kavramın adını aldı. Evet ben Acemi bir minimalisttim.     Bu kavram inanılmazdı. Önce sizi omuzlarınızdan dostça tutup sarsıyor, yer yer tokatlıyor ve sonra sırtınızı sıvazlıyordu. Kendimize, hayallerimize, geleceğimize neler yaptığımızı anlamadan fark edemiyoruz. bi nevi düşmeden kalkamıyoruz . Sonrası fark ettiklerimiz konusunda gelişmek. Hiçbirimiz kavramların uzmanı olamayız bence, çünkü kavramlar herkesin yaşamında farklı hayat bulur. Belki sadece bu konuda kendi yolculuğumuzu paylaşabilir ve bizle yürümek isteyenlere eşlik edebiliriz. Ben yaşıyorum, gelişiyorum ve hesabımın da bu sürecin bir yansıması olmasını istiyorum. Benim gibi, kendini acemi gören, içi sıkılan, kendi sarmalı içinde sıkışıp kalmış ve çırpınan tüm dostlara buradan selam olsun. Hep söylerim birlikte battık birlikte çıkacağız. En güzeli de belki de bu yolculukta, öğrendiklerimizi paylaşacağız, tüketim dönemimizden üretebildiğimiz bir başka döneme geçeceğiz. Dünyaya daha az zarar vermenin yollarını arayacağız.     Benim bir hedefim var, yol uzun ama o yolu yürürken etrafın ve manzaranın tadını çıkarmamazlık etmeyeceğim. Sürprizlerle dolu bir yol üstelik ,mesela size ilham olan bir instagram hesabının gün gelip bloğuna konuk olabilirsiniz ve soruyorum bu gerçekten de çok havalı değil mi?  Sevgiler, Acemi minimalistiniz...

1.531 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

ความคิดเห็น


bottom of page