Bu yazıyı 34.yaşımın son gününde eski sitem için yazmıştım.
"Önümde son 1 yılımın en favori (ve tehlikeli) atıştırmalığı olan ay çekirdeğini çitleyerek yazıyorum. Böyle 5 ya da 0'la biten yaşlarda biraz adettendir : ya geriye dönük muhasebe yapılır ya da ileriye dönük niyetler belirtilir. Ben hangisini yapacağım derseniz ikisini de yapmamaya çalışacağım.
Benim bugün amacım kendimden yola çıkarak özel günlere atfettiğimiz önemi sorgulamak. Bu aralar dolu dolu 35 yaşında olmaktan çok 35 yaşına girmeyi hakkıyla becerememek konusunda takıldım.
Öyle ya hayatta önemli dönüm noktalarından biri 35. yaş. Birçok ankette artık bir üst yaş skalasında işaretleyeceğim kendimi. Gençlikten olgunluğa giden kesin bir dönemeç sanki. (Peki sahi öyle mi? yoksa bu tamamen bizim ona yüklediğimiz bir olgu mu? Bu apayrı bir yazı konusu aslında; bir ara Facebook'ta dolaşan bir video vardı, hatırlayan ya da kaydeden biri varsa iletse ne güzel olur. Orda herkesin gelişiminin farklı ilerlediği; şu yaşta x şey başarılmalıdır, bilmemde yaşta ise şu tamamlanmalıdır gibi inanışların yanlışlığı vurgulanıyordu )
Gerçekten bir dönemeç mi değil mi bir yana dursun, 30-35-40 (bazen 41 kere maşallah nedeniyle 41) 45- 50... (küçük çocuklarda ilk 1-2-3 yaşlar) bu yaşlar hep özel kutlamalarla kutlanmalı sanki. İnsanın kendine verdiği değer bu kutlamaların büyüklüğüyle, gelenlerin kalabalıklığı, alınan hediyelerin çokluğuyla ölçülecekmiş gibi. Bu arada ben doğum günlerini çok severim. Sevdiklerimin bu gününü mümkün olduğunca atlamamaya çalışırım ama konu bu zorunlu kutlamalara gelince "bilemiyorum Altan".
İnsan yaş aldıkça (yaşlanmanın kibarcası sanırım bu, ben de beğeniyorum bu lafı o ayrı) biraz daha törpüleniyor (dedi 2 saat önce instagram hikayelerde atarlanan kadın...) ve inanışlarını biraz daha esnetiyor. Benim kendimden umudum bu en azından. Ben çok köşeli bir insan(d)ım. Hayatımda bu böyle olur, şu şöyle olmalılar çok fazlaydı. 35 yaş kutlaması da bunlardan biriydi.
Yıllar önce üniversiteyken bu konuyu arkadaşlarla aramızda konuştuğumuzu hatırlıyorum. O yıllar her doğum günümü en az 10-15 kişiyle kutladığım, alakalı alakasız bir sürü arkadaşımı bir araya getirip birbirini tanımayan insanların o kısa sürede kaynaşmasını beklediğim ve bir yandan da bir doğum günü kızı olarak tüm ilgilerinin de bende olmasını istediğim zamanlardı. Eh, 23-24 yaşını böyle kutlayan Hale'nin 35. yaşı kim bilir ne muazzam olacaktı. O dönemler herkesi tanımasıyla muhtar lakabı alan bendenizin (pek matahmış gibi) 35 yaşa geldiğinde etrafı mutlaka ki çok daha fazla insanla dolacaktı. E tabii sürprizler, hediyeler havada uçuşacaktı. Hayaller buydu. Peki hayatlar ne oldu derseniz önce bir 5 yıl önceye gidelim. 35 yaş için bunları düşünen benin tabii ki 30 yaş için de planları daha az değildi. Ancak 29 yaşımın son günlerinde anneme kanser teşhisi kondu. Çok hızlı bir şekilde ameliyat planlandı. 3 gece hastanede kaldı. Çok şükür ki kanser yuvarlak bir yapıdaydı, dağılmamıştı, erken teşhisin de etkisiyle kanserli kısmın alınması tedavinin en önemli kısmını oluşturdu. Ama yine de annem için ameliyat ve ardından gelen toparlanma süreci sancılı ve yıpratıcı olmuştu. 30. yaş doğumgünüm annemin hastaneden çıkışının 7. gününe denk gelmişti. Annem hem bir hava alma amacıyla hem de moral için o gün ilk defa evden çıktı; annem, teyzem, yeğenim ve 3 aylık eşimle kısacık bir akşam yemeği yemiştik dışarda. O gün beni kimler aradı hatırlamıyorum ama annemin ameliyat döneminde hissettiklerim hala aklımda. Sonra düşününce ha 29 ha 30 ne farkı var demiştim. Bu arada eşimin 35 ve 40. yıl yaş günleri için oldukça uğraştım. Ama önemli olan bunu o benden beklediği için değil, benim içinden geldiği için yapmış olmam. 35. yaşında ona hem sürpriz bir parti hem içinde 35 şey olan bir paket hazırlamıştım. Abartı! Sürpriz parti öncesi yediğimiz baş başa yemek onu çok daha mutlu etmişti. O dönem onun çevresine çok hakim olmadığım için partiye asıl kendi tanıdıklarımı çağırmış 35 sayısını tutturabilmek içinse paketin içine alakalı alakasız bir sürü şey doldurmuştum. Niyetim iyi miydi? Mutlaka. Yerini buldu mu? Eeeehh. 40'ta ise ona bir albüm hazırladım. İçine sevdiği 40 kişiden (bazıları arkadas ya da aile grubu) mesaj ve nostaljik bir foto aldım. 40 yıla 40 mesaj olarak düzenledim. Bunu 41 ya da 42 için de yapabilirdim bu arada. Hediye anlamlı ama 40 diye tutturmanın çok da anlamı yok. Ya da 40 sayısı için bu kadar uğraşmasam da olurdu belki: ) Gelelim bugüne. Bir hafta kadar önce eşim ağzımı aramak istedi. Son yıllarda genelde baş başa ya da ailece kutladığımız doğum günümü kimlerle kulamak istediğimi sordu. Bir düşündüm ve cevap veremedim. Artık hayatımda bambaşka insanlar var. Okul yıllarımdan hala görüştüğüm birkaç kişi, anne olunca tanıştıklarım, kurumsal hayattan sayılı dostlar, çeşitli ortamlardan tanıdığım bazı özel insanlar... Hepsi benim için çok değerli ama hepsini bir arada görmek istemedim. Belki hala lohusalık dönemindeyim diye. Ama kendimi sırf yaş 35 diye bu kutlama içinde görmek istemedim. Yarın için dileğim Allah izin verirse çocuklarımı anneme 2-3 saat için bırakmak, telefona bakmadan sakince eşimle sohbet ederek bir yemek yemek. Bir de önümüzdeki 10 gün içinde sevdiğim kişileri yüz yüze görebilmek ya da telefonla konuşabilmek. Çok mu basit? Evet. Ama şu ara tam da ihtiyacım bu. Ama kim bilir belki de 37. yaşımı kocaman bir kahvaltıyla ya. da piknikle kutlamak isterim. Ama o zaman ne hissettiğim bana dayatılandan çok daha önemli. Bugünkü yazı oldukça kişisel oldu, ben bu kadar kendimi anlatmaya alışık değilim. Arkadaşlarımı bezdirebilirim o ayrııı ama burası daha birşeyler öğrenme ve öğrenirken paylaşma platformum. Yine de bana dair şeyleri de aynı ilgiyle okuduğunuz için çok teşekkür ederim.
Yorumlar