top of page
  • Yazarın fotoğrafıHale Acun Aydın

Annesiyle beraber 930 eşya eleyen Sebla'yı dinleyelim

Sebla Tanık, Nisan ayındaki ilk beraber yaptığımız #turkisiminsgame'den bir iki ay sonra annesi ile beraber bu oyunu denedi. Bir ay boyunca her gün hiç aksatmadan o gün ayın kaçı ise o kadar eşyayı elediler. Aşağıda Sebla'nın kendi sözlerinden hikayesini okuyabilirsiniz.


Merhaba,

Ben Sebla, açık olmak gerekirse kendimi ''minimalist'' olarak tanımlamıyorum. Sanatta minimalizm, müzikte minimalizm, sofrada minimalizm bana uzak akımlar. Bir felsefe olarak minimalizm ve beraberinde gelip olmazsa olmaz gibi görünen alt dallar da benim yaşam ve beslenme tarzımla çok bağlantılı değil. Bütün bu felsefenin beni ilgilendiren kısmı; eşyanın yüklediği sorumlulukları minimuma indirmek, bilinçli bir tüketici olmak, eşya fazlalığından doğup zihnimize kadar sıçrayan o dağınıklığa son vermek...

Bugünlerde freelance olarak çalıştığım yerde, bir zamanlar tam zamanlı çalışıyordum. İşe ilk başladığımda harika bir masam vardı. Her mevsimde masamı farklı farklı süslüyordum. Çiçekler, not kağıtları, hoş bir mouse pad (laptop kullanmama rağmen), resimler, bir takım biblolar, çeşit çeşit kalemler, bilimum kırtasiye alet edevatı... Eşya dolu masam sürekli dağılıyor, ben de sürekli topluyordum. Bir süre sonra, toparlayamadığım zamanlarda bu eşyaların yarattığı dağınıklığın kafamı allak bullak ettiğini ve verimimi düşürdüğünü farkettim. Elime bir torba alıp, kararlılıkla ne varsa attım. Düz beyaz bir masa, laptop, küçük bir kalemlik dışında hiçbir şey kalmadı züccaciye dükkanına benzeyen masamda. Eşyada sadeleşmenin kendimdeki hafifliği ve huzurunu böylece keşfetmiş oldum.


Teyzem, annem ve anneannemle yaşıyorum. Büyük ve çok eşyalı bir evimiz var. Ortak yaşam alanlarımıza müdahale edip, insanların eşyalarını atmam söz konusu değil tabii ki. Gereksiz gördüğüm, işlevselliği olmayan, beni mutlu etmeyen eşyalardan kurtulmanın verdiği rahatlama hissini tüm eve olmasa da en azından kendi odama taşımak istedim. Ve bu doğrultuda bir çok eşyadan kurtuldum. Fakat bu eşya atma işi yıllar süren bir paradoks halini aldı. Düzenli olarak yılda 3-4 kere eşya eliyordum poşetlerce. Tuhaf gelmedi mi? Yani eşyada sadeleşmeye giden biri, bir noktadan sonra hala eleyecek eşyayı nasıl bulur ki?... Eğer elediği eşyaların yerine bir o kadar daha eşya alıyorsa bulur. Ve esiri olduğum bu durum sadeleşme değildi, eşya eleme hastalığı gibi bir şeydi aslında...

Gelelim sevgili anneme... Alışveriş yapmayı seven, zaruri ihtiyaçları fazla fazla alıp stoklayan, eşyalarını azaltmaya kıyamayan biridir. Bir takım hobileri ve hobileri için aldığı malzemeler de bütün bu eşyalara eklenince onun yaşam alanı iyice dağılmaya, üst üste yığılmaya ve içinden çıkılamaz bir hal almaya başlamıştı. Gergin ve sinirliydi. Onun bu halini eşya fazlalığına bağlıyordum. Eşya fazlalığından kurtulması için birkaç girişimim oldu ancak bu öyle bir günde eşya atıp, odanı düzene sokmakla yer edebilecek bir şey değil malum. Bu bir yaşam tarzı olmalı bir noktada...

Ben ayrı bir paradoksun içindeyken, annem de ayrı bir istif sorunu yaşıyorken, geçtiğimiz yaz aylarına doğru Türk İşi Minimalizm aracılığıyla #minsgame 'le tanıştım. İşin eşya eleme kısmı bana çok keyifli geldi. Annemi de ikna ettim ve oyuna başladık. Oyun başta bizim için bundan ibaretti. İkimiz de fazla eşyalarımızdan kurtulacaktık ve anne/kız bir aktivite yapmış olacaktık. Fakat oyun devam ettikçe, gün be gün ikimizde de farkındalıklar ortaya çıktı. Ben attığım eşyaların yerine sürekli bir şeyler koyup, sonra bunları da attığım bir kısır döngünün içinde olduğumu net bir şekilde görebildim. Annemse yıllardan bugünlere doğru gelen ve artık hiçbir önemi anlamı kalmamış bir sürü eşyayı hala elinde tutup hayatını nasıl daralttığını, ağırlaştırdığını farketti. İkimiz de alışverişlerimizi, kendimize bir takım sorular sorarak yapmaya başladık. Oyunu oynarken özellikle annemin odasında, farklı anılar da bulduk. Mutlu olduk, gülümsedik, duygulandık. Bütün bunların bir yerde, anlamsız yığıntılar arasında senelerce terkedilmiş halde kalması çok üzücüydü. #minsgame kıyıda köşede kalan güzellikleri, yaşanmışlıklarımızı ortaya çıkartmaya, hatta hiç bilmediğimiz bazı dökümanlara ulaşmamıza da yaradı yani :)


30 gün süren bu oyunda totalde 930 tane eşya çıkardık elimizden. Kulağa korkunç bir rakam gibi geliyor ama inanın, hiç zorlanmadık. Bugün yapsak, bir o kadar daha eşya çıkmasa bile en azından yarısı çıkar. Bir kısım eşya gerçekten berbat haldeydi, çöpe gitti... Kıyafet ve ayakkabıların temiz ve düzgün olanları bulunduğumuz yere yakın bir belediyenin yardım derneğine bağışlandı. Bazı eşyalarımız değerini bizden daha iyi bilecek dostlarımıza hediye edildi. Zebramo'da satış yaptık (ve hala da yapıyoruz), bozuk gümüş takılarımızı nakde çevirdik... Her ne kadar biz yapmamış olsak da sosyal medyada hibe grupları da elinden çıkan eşyalar boşa gitmesin, birilerine faydalı olsun diye düşünenler için faydalı olabilir. Birilerinin işine yarar diye bu fikri de paylaşmak istedim :)

#turkisiminsgame yaparken garip bir durum da yaşadım... Ben oyunumu düzenli olarak instagram hesabımda paylaştım. İnsanlara fikir versin, faydalı olsun, farklı bir yaşam tarzı görülsün istedim. Bir kesime ilham oldu ve bu beni gerekçekten çok mutlu ediyor. Bir kesim ise açık davranmama rağmen yaptığım şeye anlam veremedi. Bu eşyaları elden çıkardığım takdirde nasıl yaşayacağımı, evimde hiç eşya kalıp kalmadığını soran oldu. Daha da ilginci ''Ama ben eşya azaltmak istemiyorum, niye eşyalarımı azaltayım ki?'' diye kızanlar oldu. Bu insanlara sakince durumu anlattım, kendimizi iyi hissettiğimiz, arındığımız, dinginleştiğimiz ve hafiflediğimiz bir deneyim yaşadığımızı izah etmeye çalıştım. Ne yazık ki bazı insanlara ulaşmak zor olabiliyor. Kaldı ki böyle bir misyon üstlenmeye de gerek yok zaten. O yüzden, bu maksimalist yazımı noktalarken #turkisiminsgame oynamayı ve oynarken insanlarla paylaşmayı düşünenlere bir tavsiye; gelecek olumsuz tepkilere aldırış etmeyin. Bu kimsenin müdahale edebileceği bir şey değil. Kötü, zararlı veya yanlış bir şey yapmıyorsunuz. İşin özünde kullanılmayan, bizi mutlu etmeyen, işlevselliğini yitirmiş eşya yığıntısını elden çıkartmak var. Sevdiğimiz, anısı olan, bizi mutlu eden, kullandığımız eşyaları neden verelim ki? Ayrıca çok da eğlenceli bir 30 gün geçiriyorsunuz :)


1.400 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page